Uykunun insan yaşamındaki öneminin kavranabilmesi için, uyku ve rüyaların tarihçesi ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmak gerekir.
Uykunun Tarihçesi
Uyku ile ilgili ilk tarihi dokümanlara, M.Ö. 2000 yıllarında, Sümerler ve Babiller döneminden kalma eserlerde rastlanılmıştır. Ancak, Mısır, Hindu, Yunan ve Çin medeniyetlerinden kalan metinler de oldukça eskidir.
Sümer ve Babil Metinleri (MÖ 2000-1000)
Sümerler ve Babilliler, uykuyu ve rüyaları tanrılarla ilişki kurmanın bir yolu olarak görüyorlardır. Onlara göre tanrılar, uyku ve rüyalar aracılığıyla insanlara mesaj gönderirlerdir.
Babil Kralı II. Nabukadnezar’ın gördüğü bir rüya ve rüyanın yorumu, bugün bile etkisini sanat ve politikada hala çok etkili bir şekilde göstermektedir. Nabukadnezar, MÖ 6. yüzyılda Babil İmparatoru olarak hüküm sürmüş ve Eski Ahit'teki Daniel Kitabı'nda (Daniel 2) anlatılan insanlık tarihinin en önemli rüyasını görmüştür. Rüyasında, farklı metallerden (altın, gümüş, tunç, demir ve demir-kil karışımı) oluşan devasa bir heykel görür. Heykelin başı altın, göğsü ve kolları gümüş, karnı ve kalçaları tunç, bacakları demir, ayakları ise demir ve kil karışımından yapılmıştır. Rüyada, bir taş heykeli vurarak parçalar ve yerine büyük bir dağ olur. Peygamber Daniel, Tanrı'dan aldığı ilhamla bu rüyayı yorumlar. Rüyanın yorumu şu şekildedir;
Heykelin parçaları olan farklı metaller, ardışık dünya imparatorluklarını temsil eder.
"Gılgamış Destanı" gibi metinlerde, uyku ve ölüm arasında benzerlikler kurulmuştur. Örneğin, Gılgamış'ın arkadaşı Enkidu'nun ölümü, derin bir uykuya dalmasıyla tasvir edilir.
Mısır Metinleri (MÖ 2000-1000)
Antik Mısır'da uyku ve rüyalar, tanrılar ve kehanetlerle bağlantılıydı. Mısırlılar, rüyaların tanrılar tarafından gönderilen mesajlar olduğuna inanıyordu.
"Rüya Kitabı" olarak bilinen papirüsler, rüyaların yorumlanmasına dair rehberler içeriyordu. Bu metinler, belirli rüyaların ne anlama geldiğini ve nasıl tepki verilmesi gerektiğini açıklıyordu.
Mısırlılar ayrıca uyku bozukluklarını tedavi etmek için bitkisel ilaçlar ve ritüeller kullanıyordu.
Hindu Metinleri (MÖ 1500-500)
Vedalar ve Upanişadlar gibi Hindu kutsal metinlerinde, uyku bilinç durumlarından biri olarak ele alınır. Uyku, bilincin farklı halleri arasında bir geçiş olarak görülür.
Yoga felsefesi ve Ayurveda tıbbı, uykuyu sağlıklı bir yaşamın temel unsuru olarak kabul eder.
Ayurveda, uyku düzenini bozan faktörleri ve bunları dengeleme yöntemlerini detaylı bir şekilde açıklar.
Antik Yunan ve Roma Metinleri (MÖ 800-MS 200)
Antik Yunan'da Homeros'un destanları (İlyada ve Odysseia),uyku ve rüyaları tanrıların insanlarla iletişim kurma yolu olarak tasvir eder. Örneğin, Odysseia'da rüyalar, kahramanlara yol gösterici mesajlar taşır.
Hipokrat ve Galen gibi hekimler, uykuyu bedenin dengesi ve sağlığı için önemli bir süreç olarak ele almışlardır. Hipokrat, uyku bozukluklarının fiziksel ve ruhsal sağlıkla ilişkili olduğunu belirtmiştir.
Çin Metinleri (MÖ 1000-MS 200)
Antik Çin'de uyku ve rüyalar, Yin-Yang dengesi ve Qi (yaşam enerjisi) kavramlarıyla ilişkilendirilmiştir. Uyku, vücudun yenilenmesi ve enerji dengesinin sağlanması için gerekli görülmüştür.
"Huangdi Neijing" (Sarı İmparator'un Tıp Kitabı),uyku bozukluklarını ve bunların tedavi yöntemlerini detaylı bir şekilde açıklar. Bu metinlerde uyku, beden ve ruh arasındaki uyumun bir göstergesi olarak kabul edilir.
Tarihte bilinen ilk tıkayıcı uyku apnesi (obstrüktif uyku apnesi) hastası, Antik Roma İmparatoru Claudius olarak kabul edilir. Claudius (MÖ 10-54),Roma’nın dördüncü imparatorudur.
Tarihçiler, özellikle Suetonius ve Tacitus gibi antik yazarların eserlerinde, Claudius'un sağlık sorunlarına dair detaylı bilgiler bulunur. Claudius'un yaşadığı semptomlardan bazıları (gün boyu aşırı uyku hali, uyku sırasından solunumun durması, şiddetli horlama) modern tıbbın obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) tanımıyla oldukça uyumludur.
Alexander the Great (Büyük İskender) (MÖ 356-323),İngiltere Kralı ve Tudor Hanedanı'nın önemli figürü Henry VIII (1491-1547),İngiliz oyun yazarı ve şair William Shakespeare (1564-1616),ABD'nin kurucu babalarından Benjamin Franklin (1706-1790),Napoleon Bonaparte (1769-1821),Kraliçe Victoria (1819-1901),dahi besteci Johannes Brahms (1833-1897),Amerika Birleşik Devletleri'nin 27. Başkanı ve daha sonra ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcı William Howard Taft (1857-1930),Winston Churchill (1874-1965),Amerika Birleşik Devletleri'nin 26. Başkanı Theodore Roosevelt (1858-1919) ve daha pek çok önemli tarihsel şahsiyetin obstrüktif uyku apnesi hastası olduğu düşünülmektedir.
İnsan, belli bir biyolojik saati olan canlıdır. Doğanın ayrılmaz bir parçası olan insan, dünyanın yaz-kış ve gece-gündüz gibi belli döngülerini takip ederek binlerce yıl doğayla uyum içinde yaşamıştır. Diurnal yani gündüzleri çok aktif olan bir varlık olan insan, tarihin çok büyük bir kısmı boyunca, çok erken uyanmış, yine aynı şekilde, gün batar batmaz yani gece olunca erkenden dinlenmeye çekilmiştir. Bu rutin ve düzenli yaşantı, çok yakın bir tarihte kökten değişmiştir.
Endüstri Devrimi, insanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir ve bu dönem, uyku alışkanlıklarını ve uyku hastalıklarını derinden etkilemiştir. Endüstri Devrimi'nin getirdiği sosyal, ekonomik ve teknolojik değişimler, insanların uyku düzenlerini bozmuş ve yeni uyku hastalıklarının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Tarihinin çok uzun bir dönemi boyunca doğal ışık döngülerine (güneşin doğuşu ve batışı) göre yaşayan insan, Endüstri Devriminda kurulan büyük fabrikalarda, vardiyalı gece çalışmaları ve uzun mesai saatlerine kısa bir sürede uyum sağlamak zorunda kaldı ve uyku düzenimiz bir daha değişmeyecek bir şekilde bozuldu.
Bu dönemde geliştirilen gaz lambaları ve elektrikli aydınlatmanın yaygınlaşması, insanların gece geç saatlere kadar ayakta kalmasına neden oldu. Bu durum, doğal uyku-uyanıklık döngüsünü (sirkadiyen ritim) bozdu. Uzun tarihsel süreç boyunca gün batımından kısa bir süre sonra uyuyan bir canlı olan insandan, gece geç vakte dek, çalışma veya eğlenme amacıyla uyumayan yepyeni bir başka insan doğdu.
Kırsal alanlardan şehirlere göç, insanları gürültü, kalabalık ve stres gibi uyku kalitesini olumsuz etkileyen faktörlere maruz bıraktı.
Endüstri Devrimi'nin getirdiği bu değişimler, birçok uyku hastalığının ortaya çıkmasına veya yaygınlaşmasına neden oldu. Bu hastalıklardan en bilinenleri, insomnia (uykusuzluk) ve obstrüktif uyku apnesidir (tıkayıcı uyku apnesi).
Stresli çalışma koşulları ve ekonomik kaygılar, gürültü ve kalabalık şehir yaşamı ve uyku saatlerinin düzensizleşmesiyle yakından ilgili olan insomnia, Endüstri Devrimi döneminde özellikle fabrika işçileri arasında yaygınlaştı. Uykusuzluk, iş verimliliğini düşürdü ve genel sağlığı olumsuz etkiledi.
Endüstri Devrimi ile birlikte beslenme alışkanlıkları değişti ve hazır gıdaların tüketimi arttı. Bu durum, obeziteyi yaygınlaştırdı. Sanayileşme ile birlikte sigara ve alkol kullanımı da arttı. Tüm bunlar, özellikle kilolu ve orta yaşlı erkekler arasında, obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastalığının yaygınlaşmasına neden oldu.
Büyük sanatçıların dahice sezgilerine en güzel örneklerden biri, obstrüktif uyku hastalığının özel tarihçesinde yatmaktadır. Büyük romancı Charles Dickens, ‘Pickwickian Papers’ isimli romanında, roman kahramanlarından biri olan Şişman Joe karakteriyle, eşsiz bir obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastalığı betimlemesi yapmıştır. Aşırı kilolu Şişman Joe, gündüzleri sürekli uyuklama halindedir ve gece uykusunda nefes almakta zorlanmaktadır.
Dr. Sidney Burwell ve arkadaşları, 1956 yılında yayımladıkları bir makalede, hastalık henüz obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) ismini almadan çok önce, aynı semptomları içeren hastalar için, Charles Dickens’ın ölümsüz karakteri Şişman Joe’ya atıfla, bu hastalığa Pickwickian Sendromu adını vermişlerdir.
1974 yılında Christian Guilleminault, aynı semptomların görüldüğü tıbbi durumu, obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) olarak tanımlamıştır.
1981 yılında Shiro Fujita, obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastalığı için kendi geliştirdiği ve uvulopalatofaringoplasti ismini verdiği girişimsel (cerrahi) tedavi yöntemini dünyaya tanıtmıştır.
1981 yılında Colin Sullivan, obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) tedavisi için Devamlı Pozitif Havayolu Basıncı- Continuous Positive Airway Pressure (CPAP) adı verdiği girişimsel olmayan tedavi yöntemi geliştirmiştir.
1982 yılında, aslında bir nöropsikiatrist olan Rosalind Cartwright, obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastalarının tedavisinde kullanmak amacıyla bir oral aparey geliştirmiş ve hastalığın tedavisine diş hekimlerini de katmıştır.
Günümüzde, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Kuzey Avrupa’da, obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) tedavisinde diş hekimleri, tedavi ekibinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Ne yazık ki ülkemizde, dental uyku tıbbi hatta uyku tıbbı ile ilgili örgün bir yüksek öğretim programı bulunmamaktadır ve bu nedenle, birazdan yaygınlığı tedavisi hakkında kapsamlı bilgi verilecek bu hastalık için yeterli bilgi ve deneyime sahip dental uyku tıbbı uzmanı yok denecek kadar azdır.
Binlerce yıldır bilinen bir uyku problemi olan horlama, yumuşak damak ve farengeal dokuların titreşimiyle oluşan kaba sese verilen isimdir. Yetişkinlerin %40’ından fazlasının uyku sırasında horladığı düşünülmektedir. Horlama alışkanlığı, erkeklerde, obezlerde, alkol ve sigara kullananlarda çok daha sık görülmektedir.
Horlayan bir birey, doğal olarak yatak partnerinin uykusunu bozacaktır. Hatta şiddetli horlama olgularında, diğer odalarda uyuyan bireylerinde bile uykusu etkilenebilmektedir. Horlayan biriyle birlikte uyuyan bir bireyin bozulan uykusu, gün içindeki işlevlerini yerine getirme yeteneğini maalesef etkileyecektir.
Horlayan kişilerin sosyal ilişkileri de olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Uzun süren uçak ya da otobüs yolculuklarında şiddetli bir şekilde horlayan bir kişi diğerleri tarafından hemen farkedilecek ve kolayca kabul görmeyecektir.
Horlayan kişilerin karşılaştıkları en önemli problemlerden biri, boşanmalardır. Bazen horlama o kadar şiddetli olur ki, eşler ayrı odalarda uyumak zorunda bile kalabilirler. Bazı bireyler, uyku sırasında dışarıdan gelen seslere oldukça duyarlıdır ve kolayca uyanırlar. Bu tip bireylerin horlayan biriyle mutlu bir şekilde birliktelik sürdürebilmesi mümkün değildir. O nedenle, horlayan bireylerin, horlamayan bireylere göre partnerinden ayrılması ya da boşanması, horlamayan bireylere göre daha yüksek bir olasılıktır.
Horlama ile bazı sağlık sorunları arasında bir bağlantı olduğu bilinmektedir. Özellikle şiddetli horlama, uyku apnesinin bir belirtisi olabilir. Bir başka sağlık problemi; horlayan kişilerde, uyku sırasında boyun bölgesindeki kan damarlarının daralmasıdır. Kan damarlarının daralması, kan pıhtılarının oluşmasına ve ne yazık ki felç (inme) gibi sorunlara yol açabilir.
Özellikle şiddetli horlama durumlarında; kilo verme, sırt üstü yatmaktan kaçınma ve alkolden uzak durma gibi önlemler mutlaka alınmalıdır. Horlama en sık kullanılan tedavi seçeneği, oral apareylerdir (uyku splintleri). Uyku splintleriyle ilgili detaylı bilgi ilerleyen bölümlerde verilecektir.
Ancak bazı olgularda, sadece uyku splinti ya da alınan önlemler horlamayı azaltamayabilir. Bu durumlarda, farklı cerrahi yöntemler de kullanılmaktadır.
Uyku apnesi (Tıkayıcı Uyku Apnesi/Obstrüktif Uyku Apnesi); uykuda esnasında, üst havayolu (farenks) denilen ve akciğerlere (alt havayolu) hava taşıyan 13-18 cm uzunluğunda boru şeklindeki anatomik yapıda oluşan, tekrarlayan daralma ve tıkanmalarla karakterize, yaşamı tehdit eden bir hastalıktır.
Farenks adındaki bu uzun boru şeklindeki anatomik yapı, kemik doku desteğinden yoksundur. Belli bazı anatomik ve sistemik faktörler bir araya geldiğinde, uyku sırasında bu plastik özellikleri olan boru şeklindeki anatomik yapıda daralma ya da tıkanmalar meydana gelebilmektedir. Bu nedenle, akciğerlere hava taşınması mümkün olmaz ve birey bir süre farkında olamadığı bir havasızlık yaşar.
Obstrüktif uyku apnesinin (tıkayıcı uyku apnesi) tanısı için yapılması gereken en önemli şey, uyku sırasında oluşan apne ve hipopne sayılarının belirlenmesidir.
Apne; uyku sırasında üst havayolunun tıkanmasıyla birlikte solunumun en az 10 saniye süreyle durmasına verilen isimdir.
Hipopne ise; uyku sırasında hava akışının en az 10 saniye boyunca %30 ya da daha fazla azalmasına verilen isimdir. Hiopnenin diğer tanımı; arterial oksijen satürasyonun en az 10 saniye boyunca, %3-4 kadar azalmasıdır.
Yani hem apne hem de hipopne olayı sırasında, akciğerlere ve dolayısıyla diğer tüm doku ve hücreler giden oksijen oranı azalmaktadır.
Uyku apnesinin tanısında bizlere en çok yardımcı olan ve ölçmeye çalıştığımız skor; Apne/Hipopne İndeksidir (AHI). AHI; bir kişinin uyku sırasında bir saat boyunca yaşadığı ortalama apne ve hipopne sayısıdır.
Apne-Hipopne İndeksi 5’ten az bireylerin sağlıklı olduğu kabul edilir. AHI 5-15 olan bireylerin hafif, 15-30 arasında olan bireylerin orta ve 30’dan fazla olan bireylerin ise şiddetli obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastası olduğu kabul edilir.
AHI ve diğer pek çok önemli vital veri, hastanın bir gece uyku laboratuarında uyutulduğu polisomnografi denilen test ile ölçülebilir. Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastalığının tanısında polisomnografi testi altın standarttır.
Polisomnografi kelimesi; Yunanca, poli (çoklu),somno (uyku) ve grafi (kayıt) kelimelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş test yöntemine verilen isimdir.
Yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi, polisomnografi testi için bireye, 10’dan fazla elektrot ya da sensör takılır ve uyku sırasında gece boyu çok sayıda vital parametre ölçülür. Elde edilen veriler, bireyde mevcut olan uyku bozukluğunun saptanmasını sağlar. Şimdi ki bilgilerimiz dahilinde, uyku hastalıklarının ve dolayısıyla tıkayıcı uyku apnesinin tanısında en güvenli yöntem, polisomnografi adı verilen bu testtir.
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastalığının nedenlerini anlamak amacıyla şimdiye kadar binlerce araştırma yapılmıştır. Akademik çalışmalardan elde edilen veriler bir yana, okuyucunun kolayca anlayabilmesi amacıyla obstrüktif uyku apnesinin (tıkayıcı uyku apnesi) nedenleri 3 temel başlık halinde anlatılabilir.
Bunlardan birincisi, uyku sırasında azalan kas tonusudur. Uyku sırasında kaslarımızın önemli bir kısmı, tonusunu kaybeder yani gevşer. Farenksi yani üst havayolunu açık tutması gereken kasların da gevşemesi nedeniyle farenks daralır ya da tıkanır.
Diğeri, uyku sırasında solunum gerçekleşirken, farenks içindeki hava basıncının azalmasıdır.
Obstrüktif uyku apnesinin (tıkayıcı uyku apnesi) üçüncü nedeni ise, bazı kişilerin çene-yüz anatomisinin tıkayıcı uyku apnesi hastalığına yakalanmayı kolaylaştırmasıdır. Uzun süre boyunca tıkayıcı uyku apnesi hastalarının tedavisinde rol almış başarılı bir uyku diş hekimi, bir hastanın muayenesi sırasında, bireyin bu hastalığa neden yakalanmış olabileceğine dair muayene bulgularını birkaç dakika içinde saptayabilir. Çünkü çene-yüz anatomisindeki bazı değişiklikler, obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastalarında oldukça karakteristiktir. Yine başarılı bir uyku diş hekimi, hangi uyku splinti (oral aparey) ile hastalığı tedavi edebileceğini büyük oranda ilk muayene sonrası belirleyebilir.
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi);
Özellikle obezite, uyku apnesini tetiklerken, uyku apnesi de metabolik bozukluklar yoluyla kilo alımını artırarak bir kısır döngü oluşturur.
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastalığı, dolaşım, solunum, endokrin ve benzeri çok sayıda sistemi etkiler ve her bir sistemde hayati sorunlara yol açabilir.
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi),solunumdaki duraklamalar nedeniyle kandaki oksijen seviyesinin düşmesine ve karbondioksit seviyesinin artmasına yol açar. Bu durum, kalp ve damar sistemini ciddi şekilde zorlar. Kalp, mevcut oksijeni sağlamak amacıyla daha fazla çalışır ve sonunda çok sayıda kardiyovasküler sorun oluşabilir.
Obstrüktif uyku apnesinin (tıkayıcı uyku apnesi) yol açtığı uyku bölünmeleri ve hipoksi, metabolik sistemi olumsuz etkiler.
Kalitesiz uyku ve oksijen eksikliği, beyin fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Bunun sonucunda aşağıdaki sorunlar ortaya çıkabilir.
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi),solunum sistemini doğrudan etkileyerek aşağıdaki sorunlara yol açabilir:
Astım ve KOAH: Solunum yollarındaki stres ve iltihaplanma, astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik solunum rahatsızlıklarını tetikleyebilir veya kötüleştirebilir.
Oksijen eksikliği ve solunum zorluğu, sindirim sistemini olumsuz etkileyerek reflü ve mide ekşimesi gibi sorunları kötüleştirebilir.
Karaciğer Fonksiyon Bozuklukları: Uyku apnesi, karaciğerde yağlanma ve karaciğer fonksiyon testlerinde anormalliklere neden olabilir.
Gündüz uykululuk hali, dikkat eksikliği ve konsantrasyon kaybı, obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) olan bireylerde trafik kazası riskini 7-8 kat artırır ve iş kazalarına yol açabilir.
Sosyal İlişkilerde Sorunlar: Şiddetli horlama, eşlerin uyku düzenini bozarak sosyal ve ailevi sorunlara neden olabilir.
Obstrüktif uyku apnesinin (tıkayıcı uyku apnesi) yol açtığı yorgunluk, sinirlilik ve bilişsel sorunlar, genel yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür. Uzun vadede, tedavi edilmezse yaşam süresini kısaltabilir.
Obstrüktif uyku apnesinde (tıkayıcı uyku apnesi),uyku hijyeninin sağlanması ve yaşam tarzında bazı değişikliklerin yapılması gerekir.
Hafif uyku apnesinde bu değişiklikler bile tedavi edici olabilir.
Bu değişiklikler ile tedavi edilemeyen olgularda, cerrahi tedavi seçeneği, CPAP tedavisi ve oral aparey (uyku splinti) tedavileri yaygın olarak kullanılmaktadır.
Kilo Kontrolü: Obezite, obstrüktif uyku apnesinin (tıkayıcı uyku apnesi) en önemli risk faktörlerinden biridir. Kilo vermek, hava yollarındaki yağ dokusunu azaltarak apne olaylarını hafifletebilir. Dengeli beslenme ve düzenli egzersiz bu konuda yardımcı olur.
Cerrahi tedaviler, obstrüktif uyku apnesinin (tıkayıcı uyku apnesi) şiddetine, hastanın anatomik özelliklerine ve tıkanıklığın yerine bağlı olarak seçilir.
Hastalar, cerrahi tedavi seçeneklerini genellikle tercih etmezler. Bunun temel nedenleri şunlardır;
Tıkayıcı uyku apnesi tedavisinde pozitif hava basıncı (CPAP, BiPAP, AutoPAP) tedavisi, en etkili ve yaygın olarak kullanılan yöntemlerden biridir. Bu tedavi (Burada en çok bilinen adı olan CPAP kullanılacaktır) uyku sırasında üst solunum yollarının tıkanmasını önlemek için hava yoluna sabit bir hava basıncı sağlayarak çalışır.
CPAP, uyku apnesi hastalarında hava yolunun uyku sırasında çökmesini veya tıkanmasını önlemek için burun veya ağız yoluyla sabit bir pozitif hava basıncı sağlayan bir cihazdır. Bu cihaz, hava yollarını açık tutarak apne (nefes durması) ve hipopne (kısmi nefes azalması) olaylarını azaltır, böylece oksijen seviyelerini stabilize eder, horlamayı önler ve uyku kalitesini artırır.
Bir CPAP Cihazı Hangi Unsurlardan Oluşur?
CPAP’ın Tedavi Mekanizması Nasıl Oluşur?
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi); genellikle yumuşak damak, dil kökü veya boğaz kaslarının gevşemesiyle hava yolunun daralması veya tıkanması sonucu ortaya çıkar. CPAP, sabit bir hava basıncıyla hava yolunu açık tutar, böylece solunum kesintileri önlenir.
CPAP Tedavisinin Avantajları Nelerdir?
CPAP, tıkayıcı uyku apnesinde altın standart tedavi olarak kabul edilir. Bu tedavinin avantajları şunlardır;
CPAP Tedavisinin Zorlukları Var mı? Varsa Bu Zorluklar Nelerdir?
CPAP tedavisi oldukça etkili olsa da bazı hastalar kullanımda zorluklar yaşayabilir.
Maske ve Konfor Sorunları: Maskenin yüze tam oturmaması, hava kaçağı, cilt tahrişi veya baskı izleri oluşturabilir. Bazı hastalar, maske takarken klostrofobi (kapalı alan korkusu) hissedebilir. Klostrofobi kalıcı hale bile gelebilir.
Burun ve Boğaz Kuruluğu: Sürekli hava akışı, burun veya boğazda kuruluğa neden olabilir.
Gürültü: Bazı cihazlar çok gürültülü olabilir. Bu da hastanın veya eşinin uykusunu bozabilir.
Uyum Zorlukları: CPAP cihazına alışmak zaman alabilir. İlk haftalarda hastalar, cihazı her gece düzenli kullanmakta zorlanabilir. Bazı hastalar, cihazı rahatsız bulabilir ve tedaviyi bırakabilir (uyum oranı %50-80 arasında değişir).
Bazı araştırma sonuçları, hastaların %60’a yakınının, yaşadığı güçlükler nedeniyle CPAP tedavisini, tedaviye başladıkları ilk haftada bıraktıklarını göstermiştir.
Taşınabilirlik ve Bakım: CPAP cihazları taşınabilir olsa da seyahatlerde kullanımı zor olabilir. Cihazın düzenli temizliği (maske, hortum, nemlendirici) gereklidir ve bu, bazı hastalar için zahmetli olabilir.
Maliyet: CPAP cihazları ve aksesuarları pahalı olabilir.
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) tedavisinde oral apareyler (ağız içi apareyler),horlama ve özellikle hafif-orta şiddette uyku apnesi olan hastalarda, gelişmiş ülkelerde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Amerikan Uyku Tıbbı Akademisi topluluğu, CPAP (Sürekli Pozitif Hava Yolu Basıncı) cihazına uyum sağlayamayan ve tedaviyi bırakan şiddetli tıkayıcı uyku apnesi hastalarında da oral apareylerin (uyku splinti) kullanılabileceğini bildirmiştir.
Oral apareyler (uyku splintleri),üst solunum yollarını açık tutarak apne ve hipopne olaylarını azaltmayı amaçlar. Aşağıda, oral apareylerin ne olduğu, nasıl çalıştığı, türleri, avantajları, dezavantajları, kullanım süreci ve dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında ayrıntılı bir açıklama verilmiştir.
Oral apareyler, uykudan hemen önce ağız içine takılan ve çene veya dil pozisyonunu düzenleyerek hava yolunu açık tutmayı sağlayan özel olarak tasarlanmış gereçlerdir.
Oral apareyler (uyku splintleri),tıkayıcı uyku apnesinde hava yolunun çökmesini veya tıkanmasını önlemek için alt çeneyi (mandibula) öne doğru hareket ettirir veya dili sabitleyerek üst havayolunda tıkanıklığı önler ya da azaltır.
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi),uyku sırasında yumuşak damak, dil kökü veya boğaz kaslarının gevşemesiyle üst hava yolunun daralması veya tıkanması sonucu ortaya çıkar.
Oral apareyler (uyku splintleri),alt çeneyi belli miktarlarda öne alan gereçlerdir. Apareyin alt çeneyi hafifçe öne ve aşağı doğru konumlandırması sonucu, üst havayolu yani farenks bir miktar genişler.
Alt çeneyle birlikte dil de bir miktar önde konumlandığından, dilin arka kısmının, uyku sırasında üst havayolunu tıkaması önlenir.
Aynı zamanda, yumuşak damak ve çevresindeki kaslar, aparey ağıza takıldıktan sonra bir miktar gerilir. Bu gerilme, üst havayolu çevresindeki kasların uyku sırasında tonuslarını kaybetmesini yani gevşemelerini engeller.
Oral apareyler (uyku splintleri) alt çene ve dil pozisyonunda oluşturduğu tüm bu değişiklikler sonucu, üst hava yolu hacminin uyku sırasında azalmasını ya da tamamen tıkanmasını engelleyerek horlama ve apne/hipopne olaylarını azaltır.
Oral apareyler (uyku splintleri),işlevlerine ve tasarımlarına göre iki ana kategoriye ayrılır:
En yaygın kullanılan oral aparey türüdür. Alt çeneyi öne doğru hareket ettirir ve sabitler, böylece üst havayolunu açık tutar.
İki parça (Biblock) ya da tek parçadan (Monoblock) oluşabilirler.
Biblock Mandibula İlerletici Uyku Splintleri: Üst ve alt dişlere oturan iki parçadan oluşan bir apareydir. Çeneyi istenen pozisyonda tutmak için ayarlanabilir mekanizmalar içerebilir. Ancak, ayarlanabilir apareylerin bazı önemli sorunları bulunmaktadır. Bu apareylerin yapımında kullanılan vida ve benzeri unsurlar çok sık aşınabilmekte, özelliklerini kaybedebilmekte ve splintin yenilenmesi gerekebilmektedir.
Monoblock Mandibula İlerletici Uyku Splintleri: Bir de tek parçadan oluşan, alt ve üstteki parçaları birleştirmek için bu nedenle herhangi bir unsur gerektirmeyen mandibula ilerletici splintler de bulunmaktadır. Son yıllarda bu oral apareylerin (uyku splintlerin) kullanımı çok daha fazla artmıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, bu uyku splintlerinin, gece uyku sırasında ağızdan hemen hemen hiç çıkmamasıdır. Yani, hem alt hem de üst dişlere sıkıca tutunurlar. Bu da tedavinin gerçekleşebilmesi için son derece önemlidir.
Son çalışmalardan birinde, tek parça mandibula ilerletici splintin (uyku splinti-oral aparey) iki parça ayarlanabilir splintlerden daha etkili bir şekilde AHI’ini düşürdüğünü göstermektedir.
Tek parça mandibula ilerletici uyku splintlerinin, iki parçadan oluşanlara göre en önemli avantajlarından biri, herhangi bir nedenle zarar gördüklerinde, çatladıklarında ya da kırıldıklarında 1 gün içinde tamirlerinin mümkün olmasıdır. Oysa iki parça ayarlanabilir mandibula ilerletici splintlerin tamirleri genellikle ya çok zor ya da mümkün değildir.
Tek parça mandibula ilerletici uyku splintlerinin bir başka avantajı, iki parça olanlar gibi herhangi bir birleştirici vida ya da plastik bant gerektirmediklerinden, daha küçük hacimde hazırlanabilmeleridir.
Günümüzde, eczanelerde ya da internet sitelerinde, hazır (Boil-and-Bite) uyku splintleri de satılmaya başlamıştır. Bu hazır splintleri, hastalar sıcak bir suda önce yumuşatır ve ardından ağızlarına kendileri uygular. Ancak bu uygulama sırasında ağızda yanmalar, splintin hatalı yerleşimi, bu nedenle ortaya çıkan diş ya da dişeti ağrıları ve hatta diş kayıpları da oluşabilmektedir.
Ayrıca hazır splintler son derece dayanıksızdır ve kolayca deforme olabilirler. Bu nedenle kullanımları önerilmemektedir.
Mandibula İlerletici Uyku Apnesi Splinti Kimlere Uygulanır?
Amerikan Uyku Tıbbı Akademi topluluğu, mandibula ilerletici uyku splintlerinin kullanımını;
Uyku splinti, şiddetli uyku apnesi olan hastalarda genellikle CPAP kadar etkili değildir. Yani, şiddetli uyku apnesi olan hastalarda ilk olarak CPAP tedavisinin uygulanması önerilir.
Ancak, biraz önce de belirtildiği gibi CPAP tedavisi, hastaların önemli bir kısmı tarafından konforsuz bulunmakta ve ne yazık ki kısa bir süre içinde tedavi bırakılmaktadır.
Amerikan Uyku Tıbbı Akademisi topluluğu, hiçbir tedavi alternatifi kalmamış şiddetli tıkayıcı uyku apnesi olan bireylerde, mandibula ilerletici uyku apnesi splinti kullanımını önermektedir.
Dili önde konumlandırarak üst havayolunu açık tutmaya çalışan apareylerdir. Çoğunlukla silikon bir yapıya sahiptirler. Apareyin en önünde, dilin yerleşeceği, dile vakum uygulayacak ve dili bu şekilde önde konumlandıracak bir vakum haznesi bulunur. Hasta, dilini bu hazneye yerleştirdiğinde, alt çene pozisyonunu değişmeden dil önde konumlanır ve üst havayolunun hacmi arttırılmaya çalışılır.
Bu apareyler, çene yapısı uygun olmayan, diş problemleri olan veya mandibular ilerletme cihazlarına tolerans gösteremeyen hastalarda tercih edilebilir. Ancak teröpatik etkinliği mandibula ilerletici uyku splintlerinden çok daha azdır.
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) tedavisinde kullanılan splintlerin, deiğer tedavi yöntemleriyle kıyaslandığında son derece önemli avantajları vardır. Bu avantajlar şunlardır;
Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) hastalarında, uyku splinti tedavisi, uyku diş hekimi tarafından planlanır.
Bu tedavi tüm hastalar için birbirinden farklı seyredebilir. Uyku splinti uygulamasından sonra genellikle görülen, kilolu bireylerde, düzelen metabolizma ile birlikte birkaç ay içinde belirgin kilo kaybıdır.
Hastada belirgin kilo kaybı başladığında, 6 ayda bir yapılan takiplerde uyku diş hekimi, gece boyu kayıt yapabilen ve bu kayıt ile oksijen desatürasyon indeksini hesaplayabilen gelişmiş bir puls oksimetre ile hastasını takip eder. Eğer giderek düşen bir oksijen desatürasyon oranı varsa aralıklı kullandırma ile splint tedavisi takip edilir. Aralıklı kullandırma sırasında da düşüş devam ediyorsa ve oksijen desatürasyon indeksi, 5’in altına düştüyse, o zaman bir polisomnografi testi yapılır. Eğer sonuç doğrulandıysa tedavi yavaş yavaş bırakılabilir.
Bu anlatılan ideal bir tedavi seyridir ve genellikle 3 yıl gibi bir kullanım gerektirir.
Ancak, bireylerin bir kısmında splint, hayat boyu kullanılmak zordunda da kalabilir. Bu tamamen uyku tedavi ekibinin vereceği bir karardır. Özellikle şiddetli horlamanında olduğu vakalarda, splintin hayat boyu kullanılması zorunludur.
Bir uyku splinti, her şey yolunda olsa bile, yani splintte herhangi bir aşınma, kırılma, ya da belirgin bir renklenme olmasa bile, 5 yıl sonunda mutlaka yenilenmelidir.
Deneyimli bir uyku diş hekimin uyguladığı tedavide, kalıcı bir zarar mümkün değildir. Ancak, bazı durumlarda, hastalarda, dişlerde hassasiyet ya da ağrılar oluşabilir. Hasta mevcut problemini hekimine bildirdiğinde bu tip problemler düzeltilmesi en kolay yan etkilerdir.
Bazı hastalar, uyku splintiyle horlamalarının çok kısa bir süre içinde kesildiğini ve uyku apnesi belirtilerinin ortadan kalktığını gördüklerinde, ne yazık ki düzenli kontrolleri aksatır. Bu tip durumlarda kalıcı yan etkiler oluşabilir. Kalıcı yan etkilerin oluştuğu en önemli bölge, çene eklemi bölgesidir. Ancak düzenli kontrollerin yapıldığı hastalarda bu yan etkiler hemen hemen hiç görülmez. Çünkü günümüzde uyku splintleri, çene ekleminin bazı hastalıklarında bile kullanılmaktadır.
Uyku bozukluklarının tanı ve tedavisi; KBB, Göğüs Hastalıkları, Nöroloji ya da Psikiatri gibi alanlarda uzmanlaşmış doktorlar tarafından yürütülmektedir. Uyku splinti yapılmasına karar verildiğinde, bu ekibe bir diş hekimi de dahil olmaktadır.
A.B.D’de, uyku tıbbı uzmanı adı verilen ve sadece uyku hastalıklarının tedavisinde rol oynayan doktor grubu da bulunmaktadır. Ancak ülkemizde uyku tıbbı uzmanlığı örgün bir eğitimle verilmemektedir.
American Academy of Sleep Medicine (AASM) ve American Academy of Dental Sleep Medicine (AADSM),tıkayıcı uyku apnesi tedavisinde uyku splinti uygulayacak diş hekimlerinin sahip olması gereken nitelikler konusunda ortak kılavuzlar yayımlamıştır.
Bu kılavuzlar, diş hekimlerinin, tıkayıcı uyku apnesi tedavisindeki rollerini ve gereken yeterlilikleri açıkça tanımlamaktadır.
AASM ve AADSM’nin 2015 ve 2024 yıllarında yayımladığı klinik uygulama kılavuzları, obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) tedavisinde oral aparey terapisi uygulayacak diş hekimlerinin “nitelikli diş hekimi” (qualified dentist) statüsünde olması gerektiğini vurgular.
Bu nitelikler, hem eğitim hem de klinik uygulama açısından belirli standartlara dayanır.
Diş hekimlerinin, uykuyla ilgili solunum bozuklukları (örneğin, tıkayıcı uyku apnesi ve horlama) ve oral aparey terapisi konusunda özel eğitim alması gerekmektedir. Bu eğitim, AADSM tarafından sunulan programlar veya Amerikan Diş Hekimliği Birliği (ADA) tarafından tanınan Sürekli Eğitim Tanıma Programı (CERP) kapsamındaki kurslarla sağlanabilir.
AADSM Nitelikli Diş Hekimi Statüsü: AADSM, “nitelikli diş hekimi” (Qualified Dentist) unvanını, uyku tıbbı alanında gerekli sürekli eğitimi tamamlayan ve mesleki sorumluluk sigortasına sahip lisanslı diş hekimlerine verir. Bu unvan, diş hekiminin OSA tedavisi için yeterli bilgi ve deneyime sahip olduğunu gösterir.
ABDSM Sertifikasyonu: Amerikan Diş Uyku Tıbbı Kurulu (American Board of Dental Sleep Medicine - ABDSM) tarafından verilen diplomate sertifikası, bir diş hekiminin uyku tıbbı alanında en yüksek yeterlilik düzeyine ulaştığını gösterir. Bu sertifikasyon, kapsamlı bir yazılı sınavı geçmeyi gerektirir. Uluslararası diş hekimleri için ABDSM uluslararası sertifikasyonu (International Certificant) benzer bir yeterlilik sağlar.
AADSM Mastery Programı: Bu program, diş hekimlerine ileri düzey uyku tıbbı eğitimi sunar ve OSA tedavisinde uzmanlaşmak isteyenler için önerilir.
Diş hekimleri, rutin muayeneler sırasında OSA semptomlarını (horlama, gündüz uykululuğu, ağız solunumu) tarayabilir ve şüpheli vakaları uyku uzmanı hekimlere yönlendirebilir. Ancak, tıkayıcı uyku apnesi tanısı koyma yetkisi sadece uyku tıbbı uzmanı hekimlere aittir. Diş hekimleri polisomnografi veya evde uyku testi (HSAT) sonuçlarını yorumlayamaz.
Özelleştirilmiş Oral Aparey Kullanımı: Diş hekimleri, uyku uzmanı hekim tarafından reçete edilen oral apareyleri tasarlamalı, üretmeli ve hastaya uyarlamalıdır.
Takip ve Yan Etki Yönetimi: Nitelikli diş hekimleri, oral aparey kullanımının dental yan etkilerini (örneğin, çene ağrısı, diş hizası değişiklikleri, temporomandibular eklem sorunları) izlemeli ve yönetmelidir. Hastaların düzenli takip ziyaretleri yapması önerilir.
AASM ve AADSM, diş hekimlerinin tıkayıcı uyku apnesi tedavisinde uyku uzmanı hekimlerle yakın bir iş birliği içinde çalışmasını zorunlu kılar.
Tedavi süreci şu şekilde ilerler: Uyku hekimi, tıkayıcı uyku apnesi tanısını koyar ve oral aparey tedavisini reçete eder. Nitelikli diş hekimi, apareyi tasarlar, uygular ve takip eder. Uyku hekimi, tedavinin etkinliğini değerlendirmek için takip uyku testleri (örneğin, polisomnografi) yapar. Bu iş birliği, hasta bakımının etkinliğini artırır ve yanlış teşhis veya tedavi riskini azaltır.
Diş hekimleri, yalnızca kendi uzmanlık alanlarında (oral aparey tasarımı, uygulaması ve takibi) faaliyet göstermelidir. Obstrüktif uyku apnesi (tıkayıcı uyku apnesi) tanısı koyma veya uyku testlerini yorumlama gibi tıbbi süreçler, diş hekimlerinin yetki alanında değildir.
AADSM, diş hekimlerinin HSAT cihazlarını sipariş etmesini veya yorumlamasını desteklemez; bu görevler uyku uzmanı hekimlere bırakılmalıdır.
Nitelikli diş hekimleri, hastaları oral aparey kullanımı, olası yan etkiler ve tedavi süreci hakkında eğitmelidir.
Aparey uyumunu (compliance) izlemek ve hastanın tedavi sürecine bağlılığını artırmak için rehberlik sağlamalıdırlar.